DAĞ TURİZMİ
“Konu önemlidir. O nedenle bilimsel bir araştırma yazısı ile gündeme taşımak istedim. Komşu ülkeler dağ konusunda alt yapı çalışmalarını tamamlamıştır.
İRAN –
Demavend Dağı Tırmanışı (5.671 m) öncesi 2.200 m’deki dağ evine uğramadan çıkış yapamazsınız. Kaydınız yapılır ve İran devletine tırmanış için harç bedeli ödersiniz. Sonra yola çıkarsınız. Ve dağın 2.000, 3.000 ve 4.000 m’lerindeki dağ evlerinin tırmanışa gelenlerin gereksinimlerini karşılayabildiklerine tanık olursunuz. Bizim dağlar aklıma geldi. Bir burukluk yaşadım. Ülkemizde yüksek dağlarda yeterli alt yapı çalışmalarının yapılmadığını biliyoruz. Umarım ülkemiz yetkilileri “Dağ Turizmi” alanında çalışma yürütür, alt yapılar tamamlanır ve ülke ekonomisine katkı sağlanır. [
Sadi YALGIN]”
”Dağlara çıkmayan uzakları göremez.” [Çin Özdeyişi]
Giriş
Dünyada turizm amacıyla değerlendirilen önemli kaynakların başında dağlar gelmektedir. On sekizinci yüzyıldan sonra ilgi görmeye başlayan dağcılık ve dağ turizm aktiviteleri artık günümüzde bireysel turistlerin ilgi duyduğu destinasyonlar olmaktan çıkıp, kitle turizminin de uğrak yerleri haline gelmeye başlamıştır. Öyle ki artık dağ turizminin dünya turizm endüstrisi içindeki payı %20’lere ulaşmıştır. ‘
Dağ turizmi’ ya da ‘
Dağcılık’ ifadesi bugün bir dağın veya yüksek bir kayanın zirvesine tırmanmayı çağrıştırmaktan çok daha fazlasını ifade etmektedir. Bugün dağcılık, içerisine onlarca turistik faaliyetin dâhil edildiği bir kavram olmuştur.
Kırgızistan, coğrafyası itibariyle %95’i dağlık bir ülke olması nedeniyle üzerinde çok farklı dağ turizm türlerinin geliştirilebileceği zengin bir potansiyele sahiptir. Hâlihazırda belirlenmiş olan 20’den fazla kayak merkezi, Alpinistler için
Alp ve
Himalaya Dağları’nı aratmayan
Pobeda Dağı (7.439 m),
Lenin Dağı (7.134 m) ve
Han-Tengri Dağı (6.995 m) yüksekliklerindeki dorukları bu ülkeye diğer pek çok ülkeden daha fazla farkındalık kazandırmaktadır. Kırgızistan Dağları, Dünya’nın en yüksek buzullarından biri olan "
Enylchek", buzulu ile tırmanma tutkusu olanlar için önemli bir cazibe merkezi olmasının yanında dağların eteklerinde Kırgız göçebe hayatının görülebileceği yayla turizmi ve alternatif seçenek olarak yamaç paraşütü, ekoturizm, yabani av hayvan avcılığı gibi farklı dağ aktiviteleri de sunabilmektedir. Ancak tüm bu doğal zenginliklere sahip olmasına rağmen Kırgızistan'ın dünyada bilinen bir marka olduğunu ve dağ turizmi deyince akla bu ülkenin geldiğini söylemek zordur. Gerek genç bir Cumhuriyet olması (Bağımsızlık yılı, 1991) gerekse bağımsızlık sonrası ülkenin karşı karşıya kaldığı birtakım sorunlar, turizme yapılacak yatırımın azlığı ülkede dağ turizminin marka olarak ön plana çıkmasını engellemiştir. Bu değerlendirmeler ışığında yapılan araştırmanın sadece Kırgızistan’ı ve ülkeye dağ turizmi amacıyla gelen yabancı turistleri içermesi çalışmayı özgün kılmaktadır. Araştırma ile elde edilecek verilerin ve sunulacak önerilerin ülkede dağ turizminin geliştirilmesi yönünde atılacak adımlara katkı sağlaması beklenmektedir.
Literatür Taraması
Turizmin yeni ortaya çıktığı 19. ve 20. yüzyıllardan bu yana turistlerin tercihlerinde değişiklik meydana gelmiştir. Geçmişte zengin sınıfının ve aristokrasinin bir parçası olarak kabul edilen turizm, teorik alt yapısının oluştuğu 21. yüzyılda lüks bir ihtiyaç olarak düşünülmüş, şimdilerde ise toplumun her kesimi için gerekli olan sosyal hatta kimi kesimler için zorunlu bir ihtiyaç olarak algılanmaya başlamıştır. Gelişen dünyada insanların giderek turizme olan ilgisi artmış, bu ilgi neticesinde turizmin farklı türleri hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır. Bu türlerden olan dağ turizmi, yapısı gereği doğallığı, macerayı içeren bir turizm türüdür. İnsanların dağlarla tanışıklığı yeni olmamasına rağmen, dağlarda yapılan aktivitelerin giderek yaygınlaşması, turistik amaçlı olarak dağların kullanılmasına da neden olmuştur. Önceleri bireysel ve küçük gruplar halinde yapılan dağcılık, son dönemlerde dağ turizmi adı altında kitleselleşmiş, turizmin ve rekreasyon alanın bir parçası haline dönüşmeye başlamıştır (Davidson, 2002:45).
Dağcılığa bir faaliyet ya da spor dalı olarak bakmak mümkündür ve geçmişi oldukça eskiye dayanmaktadır. Dağlık bölgelerin iklimi, doğası, dağdaki vahşi yaşam ve manzaralar insanın her zaman ilgisini çekmiştir. Tarihi çağlardan önce de insanoğlu dağları ilginç manzaraları, biyolojik çeşitliliği ve tarım gibi maksatlarla kullanmışlardır (Olsson vd., 2011:252). Dağcılık ile ilgilenen uzman sporcular, bu işi tutku ile yapmakta, dağların sağladığı özgürlükten ve doğal yaşam tecrübesinden yararlanmak istemektedirler (Eng, 2010). Özellikle Hümanizm ve Rönesans hareketlerinin başladığı dönemlerde doğa bilimcilerin, botanikçilerin, coğrafyacıların ve kendini doğaya yakın hisseden insanların dağların güzelliğini keşfetmek ve dağ manzaralarını incelemek maksadı ile bu tür faaliyetler yaptıkları bilinmektedir (Chaloupska, 2014:271). Dağcılıkla ilgili uluslararası alanda en iyi tanınan kuruluşlardan birisi, “Uluslararası Tırmanış ve Dağcılık Federasyonu” (
International Climbing and Mountaineering Federation - UIAA) olarak bilinen sivil toplum örgütüdür. UIAA 1932 yılında kurulmuş, 69 ülkede temsilciliği bulunan ve bugün için 2,5 milyon insanı temsil eden bir kuruluştur. Federasyon güvenli bir şekilde dağcılık faaliyetlerinin sürdürülmesini amaçlarken, çevre ve kültürün korunmasını da esas almaktadır. Alpler, Himalaya Dağları özellikle dağcılığı ekstrem bir spor alanı olarak değerlendirenlerin ilgisini çekmiş önemli merkezlerdir. Nepal’de bulunan Everest doruğu, Avrupa’dan ve dünyanın farklı bölgelerinden gelen maceracılar için asırlardır vaz geçilmez bir tırmanış alanı olmuştur. Nepal’de yaşayan ve “
Sherpa” adı verilen yerli insanlar için bu hareketlilik ciddi bir geçim kaynağı haline dönüşmüştür. Bu insanlar Batı’dan gelen turistlere dağ tırmanışlarında rehberlik yapan ve bölgeyi çok iyi tanıyan yerliler olarak bilinmektedir (Bott, 2009: 287; Frohlick, 2004: 196).
Avrupa’da dağcılığın (alpinizm) başlamasını sağlayan kişi olarak aristokrat bir aileden gelen Horace Benedict Saussure adındaki fizikçidir. Kendisi aynı zamanda alpinizm faaliyetlerini başlatan kişi olarak bilinir. H. Benedict Saussure’nin Avrupa’nın en yüksek noktası olarak kabul edilen
Mont Blanc’a 1787 yılında gerçekleştirdiği doruk yürüyüşünün ardından birçok insan da dağları anlamak ve keşfetmek maksadı ile dağlara (Avrupa’da özellikle Alpler’e) akın etmeye başladığı bilinmektedir. Başlangıçta sınırlı sayıda insanın teveccühüne neden olan Alpler zamanla daha çok turistin ziyaretine sahne olmuş ve dağcılık, bir tür rekreasyon faaliyeti olarak 1870’lerde gelişmeye başlamıştır (Chaloupska, 2014:271).
Günümüzde dağ turizmi popüler turizm türlerinden biri haline dönüşmüş ve çok sayıda insanın turistik seçimi olmaktadır. Örneğin, Fransa’da her yıl yaklaşık altı milyon Fransız yaz tatilini geçirmek için dağları tercih etmektedirler (Bourdeau, Corneloup ve Mao, 2002:25).
Dağcılık bir spor faaliyeti olarak profesyonellik gerektiren ve bu yönü itibarı ile de geçmişten bu yana profesyonel sporcuların ilgi gösterdiği bir alandır. Bu alanın turizmle ilişkilendirilmesi, dağlara olan ilginin profesyonel olmayan amatör ziyaretçilerin dinlenmek, eğlenmek ve dağların sahip olduğu doğal güzelliklerden yararlanmak isteyenlerin ziyaret düzeylerinin artması sonucunda olmuştur. Böylelikle profesyonel olmayan turistlerin de ilgi göstermeye başladığı dağ turizmi dünya genelinde, geçimi tarıma bağlı ıssız bölgelerde yaşayan topluluklar için ciddi bir geçim kaynağı ve istihdam alanı olmaya başlamıştır (Cousquer and Beames, 2013:192). Dağcılık ve dağ turizmi genellikle macera turizmi ile de ilişkilendirilmiştir. Esas itibarı ile dağlarda yapılabilecek turistik aktivite sayısı bir hayli fazladır. Bu aktivitelerin bir kısmı geniş turist kitlelerinin de yapabileceği türden yumuşak karakter taşır, bir kısmı ise gerçekten belli uzmanlara hitap edecek şekilde sert ve zor karakter taşımaktadır. Dağlarda yapılabilecek bu aktiviteler:
[list
- Zevk İçin Seyahat
- Kış Turizmi Anları
- Festivaller
- Kültür
- Doğa Fotoğrafçılığı
- Vahşi Yaşam Gözlemciliği
- Kamping
- Dağ Yürüyüşü
- Dağ Tırmanışı
?ların sahip olduğu bu zengin özelliklerden dolayı özellikle dağlık bölgeleri tanımayan uzmanlar güvenlikleri için çoğu zaman bölgesel rehberler eşliğinde dağ turizmi aktivitelerine katılmaları bir zorunluluktur. Görüldüğü üzere özellikle dağ yürüyüşü, dağ tırmanışı gibi zor aktivitelerin rehbersiz bir şekilde yapılması oldukça tehlikelidir. Örneğin, Himalaya Dağları’nda maceracıların gerçekleştirdikleri dağ tırmanışlarında şimdiye kadar 200 tırmanıcı Everest Doruğu’na ulaşma uğrunda hayatını kaybetmiştir (Bott,2009: 287). Bu nedenle dağ turizminde dağcılık rehberliği önemli bir kavram haline dönüşmüştür. Dağ rehberleri, dağcılık konusunda yeterli deneyime, uzmanlık bilgisine sahip olan ve turistlerin aktivite esnasında maksimum güvenlikle deneyimlerini tamamlamaları için gerekli kuralları uygulayan, grubu organize eden kişilerdir (Beedie, 2003:148; Cousquer and Beames, 2013:187).
Dağların sahip olduğu bir takım arz kaynakları ve karakteristik özellikleri dağ turizminin ortaya çıkmasına neden olmuş ve turistik talebi cezp etmiştir. Dağların sahip olduğu bu karakteristik özellikleri Nepal ve Chipenuik (2005:317) altı maddede izah etmektedirler. Bunlar:
[list]
- Çeşitlilik: Dağların sahip olduğu ekolojik ve kültürel zenginlik, bitki ve hayvan çeşitliliği oldukça çekici olabilmektedir.
- Marjinallik: Dağlar genellikle kent merkezlerinden uzakta yer almakta ve kırsal bölgenin farklı yaşam biçimini yansıtmaktadır.
- Erişim Güçlüğü: Sahip olduğu karakteristik coğrafi özelliklerden dolayı erişim oldukça güç olabilmektedir.
- Kırılganlık: Farklı yaşam biçimlerini ve flora-fauna çeşitliliği sunması aynı zamanda kırılgan bir karaktere bürünmesine sebep olmuştur.
- Niş Karakter: Dağlarda yapılabilecek birçok aktivite niş bir karakter taşımaktadır. Dağ tırmanışı, doruk yürüyüşleri bunlardan bazılarıdır.
- Estetik: Dağların sahip olduğu manzara ve coğrafi güzellikler, birçok insan için oldukça estetik bir karakter taşımaktadır.
rıda söz edilen karakteristik yapılarından dolayı dağ turizmi, giderek önemini arttırmakta, daha fazla turistin ilgisine neden olmaktadır. Bu husus dağ turizmini bir taraftan popüler hale getirirken, diğer taraftan da sorumlu bir anlayışla ve doğa bilinci ile dağ turizminin planlanmasını zorunlu hale getirmektedir. Dağlarda gerçekleştirilen kamp aktiviteleri, birçok bölgede dikkatsizlik nedeni ile ormanlık alanların yanmasına ve yok olmasına neden olmaktadır (Hall and Farrell, 2001:245). Bu nedenle de sürdürülebilir bir anlayışla dağ turizminin yönetilmesi, çevresel değerlerin korunması ve yerel toplumun beklenen iktisadi katkıyı elde etmesi bakımından zorunludur (Serenari vd., 2012:757).
Kaynak: Şenol, Yrd. Doç. Dr. F., Tokmak, Yrd. Doç. Dr. C. ve Gnira, M. (2016: 140-144). “Dağ Turizmi ve Gelişmesinin Önündeki Engeller: Kırgızistan Örneği”. Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi.
Tüm makaleyi okuyun