lara escort escort bodrum

YOL AŞKI

x

Keyifli yürüyüşler…

AKDAĞ [Kocayayla - Akdağ Yangın Gözetleme Kulesi (1.936 m.)]

AKDAĞ TABİAT PARKI

Tabiat Parkının Adı: Akdağ
Bölge Müdürlüğü: Afyonkarahisar
İl: Denizli / Afyonkarahisar
İlçe / Köy: Çivril / Sandıklı
Kapladığı Alan: Afyonkarahisar 8535,5 Ha. (%58'i) ve Denizli 6245,5 Ha. (%42'si) olmak üzere toplam 14781 Ha.
İlan Tarihi: 29.06.2000

KAYNAK DEĞERLERİ

Akdağ Tabiat Parkı, Afyon ili Sandıklı ilçesinde 8535,5 Ha. (%58'i) ve Denizli ili Çivril ilçesinde 6245,5 Ha (%42'si) olmak üzere toplam 14781 Ha. Büyüklüğündedir. Akdağ Tabiat Parkı, Orman Bakanlığı'nın 29.06.2000 gün ve MPG.MP.1.23.03/270 sayılı oluru ile 14916 Ha. olarak ilan edilmiştir. Akdağ Tabiat Parkı'nın alanı, Bakanlık Makamının 02.10.2001 gün ve MPG.MP.1-45.16/626 sayılı Oluru ile 14781 Ha. olarak değiştirilmiştir. Saha tamamen orman karakterinde olup, içerisinde Karaçam dağ ormanı ekosistemi, Karaçam dağ ormanı ile orman üst sınırı geçiş ekosistemi (subalpin zonu) ve orman üst sınırı ekosistemi (alpin zonu) bulunmaktadır.

Akdağ ve çevresinin içerdiği rekreasyon potansiyeli, yaban hayatı zenginliği, ilgi çekici güzel manzara açılımları nedenlerinden dolayı tabiat parkı olarak ayrılmıştır. Akdağ ve yakın çevresinin sahip olduğu dağ, kanyon, vadi ve peyzaj değerleri, mevcut bitki örtüşü ve yaban hayatı özelliği nedeni ile korunması ve koruma-kullanma dengesi içerisinde farklı rekreasyon kullanımlarına olanak sağlayacak şekilde geliştirilerek, bölge ve ülke ölçeğinde kullanımının sağlanması ve etkin bir şekilde korunarak, gelecek kuşaklara milli bir miras olarak bırakılması amaçlanmıştır.

Akdağ'da 124'ü endemik olmak üzere 1058 adet bitki türü olduğu tespit edilmiştir. Akdağ'da bulunan Çoban Değneği’nin bir türü olan Polygonum afyonicum, sadece buraya özgü endemik bir türdür. Sahada meşcere kuran Karaçam, Meşe ve Ardıçtır. Karaçam meşcereleri saf koru ve bozuk niteliğinde olup, alanın hakim ağaç türüdür. Meşe ve Ardıç Meşcereleri ise bozuk veya baltalık niteliğindedir. Bunlardan başka, alanda münferit olarak Titrek Kavak (Populus tremula), 6 Ha. büyüklüğünde genç Sarıçam meşceresi ile Sandıklı Akdağ bölümünde endemik olarak Ehrami Karaçamı (Pinus nigra paliasiana var pyramidata) bulunmaktadır. Sarıçam meşceresi doğal yayılışının dışındadır. 1979 yılında çıkan yangından sonra, alanın yaklaşık 1600 Ha.lık bölümü boşaltılmış ve tekrar Karaçam ile ağaçlandırılmıştır. Sarıçam, yangın sonrası sahanın ağaçlandırılmasında kullanılmıştır.

Alanın gerek doğal çevre özellikleri, alanda hiçbir yerleşim yerinin bulunmayışı ve büyük yerleşim alanlarına uzaklığı gibi çeşitli özelliklerinden dolayı, sahanın kaynak değerlerinden birisi olan Yaban Hayatı, varlığını günümüze kadar korumuştur. Bu durumun en açık görüldüğü yerler, özellikle alanın Kocayayla ile Yangın Gözetleme Kulesi arasındaki bölümün (Yangın Sahası) dışında kalan iki Akdağ arası, Tokalı Kanyonu ve Karanlıkdere Vadisi’ni içine alan bölümlerdir.

Alanın ekolojisinin yüksekliğe bağlı klimaks dağ ekosistemlerini içermesi ile çeşitli omurgalılar (kuşlar ve büyük memeliler) için önemli yaşam, alanları sunmaktadır. Alanda Geyik ve Yılkı Atları mevcuttur. Yapılan envanter çalışmasına göre geyik sayısının 500'ün üzerinde olduğu bilinmektedir. Ayrıca alan, koruma altındaki kuş türlerinden kara akbaba, kızıl akbaba, sakallı akbaba ve küçük kartal gibi yırtıcı kuşlarla önemli kuş alanlarındandır.

Akdağ Tabiat Parkının Uzun Devreli Gelişim Planı, 08.12.2006 tarihinde Genel Müdürlüğümüzce onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

NASIL ULAŞILABİLİR?

Çivril İlçesinden 18 km’lik mesafededir.

NELER GÖRÜLEBİLİR?

  • Tokalı Kanyonu, Sığır Kuyruğu Yaylası,
  • Obruk yaylasının kuzey batısında Porsuk ağacı (Taxus baccata) topluluğu
  • İlk defa bu alandan bilim dünyasına tanıtılan Barbarea hedgeana, Polygonum afyonicum bitkileri
  • Kızıl Geyik, Yılkı Atları,
  • Kızıl Akbaba, Kara Akbaba, Sakallı Akbaba, Akkuyruk Kartal, Kaya Kartalı ve Küçük Kartal Gibi Yırtıcı Kuşlar

Kaynak: DENİZLİ / Orman ve Su İşleri Müdürlüğü

NOT: Uşak Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (UDOSK)'nün yürüyüş parkur çalışmasına ait iz kaydıdır.

Kategori: Hiking 3 yıl önce
Sadi YALGIN
3 yıl önce oluşturuldu

Facebook'ta beğenin, Tweetleyin veya bu izi diğer web sitelerinde paylaşın.

Bu izi değerlendirin:

Puan: 5.00

Min. Yükseklik
1474 m
Toplam Mesafe
6.79 km
Max. Yükseklik
1941 m
Toplam Süre
2h 05m 00s
Ortalama Hız
0.9 m/s
Yol Noktaları
5
Dosyada bulunmayan değerler 0 olarak gösterilebilir.
# Yükseklik Mesafe Hız
Akdağ Yangın Gözetleme Kulesi (1936 m.) 1941 m 0 km 0 m/s
Göyneksiz Çeşme 1822 m 0.43 km 0 m/s
ÇEŞME - WC - BARINMA - KAMP YERİ
Kocayayla 1474 m 3.76 km 0 m/s
Patika Çıkışı 1909 m 7.12 km 0.49 m/s
Patika Girişi 1701 m 7.78 km 0 m/s

Bu iz 4 kez indirildi.

Bu İZ (GPX) kaydını yalnızca kayıtlı ve oturum açmış kullanıcılar indirebilir!
Öneriler yüklenirken lütfen bekleyin...
google
400px
http://{s}.tile.openstreetmap.org/{z}/{x}/{y}.png
© OpenStreetMap contributors
Uzaklık: {0} {2} Yükseklik: {1}
Uzaklık: {0} {2} Hız: {1}
Uzaklık: {0} {2} Kalp Hızı: {1}
Uzaklık: {0} {2} Kadans: {1}
https://www.yolaski.net/media/com_gpstools/markers/02marker.png
https://www.yolaski.net/media/com_gpstools/markers/default.png
#ff0000
#ff0000,#c1392b,#ffbe00,#2d3e50,#27ae61,#74065f,#2998d8
0
3
50
google.maps.MapTypeId.SATELLITE
1
1
1
1
1
1
1
google.maps.ZoomControlStyle.DEFAULT
google.maps.MapTypeControlStyle.DEFAULT
Mesafe
Yükseklik
Hız
Nabız
km
mps
m
km
Mil
m
fit
mil/sa
fit/sn
km/sa
m/s
/index.php?option=com_gpstools&task=rating.rate&id=65&format=json

Akış

Sabitlenmiş Öğeler
Son Etkinlikler
  • KAPADOKYA

    Kapadokya, 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasan Dağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bölgedir.

    Etimoloji
    Kapadoky...
    KAPADOKYA

    Kapadokya, 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasan Dağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bölgedir.

    Etimoloji
    Kapadokya adı en eski M.Ö. 6. yüzyılda Pers kaynaklarında görülür. Katpatuka olarak geçen bu adın kaynağı belirsizdir. Bazı uzmanlar Luvi dilinde "Alçak Ülke" anlamına geldiğini öne sürmüşlerdir. Ama daha sonraki araştırmalar "aşağı, aşağıda" anlamına gelen "katta" zarfının Hititçe olduğunu, Luvi karşılığının ise "zanta" olduğunu göstermektedir.
    Persçe "İyi Atlar Ülkesi" anlamına geldiği söylense de Fotoğraf Sanatçısı Ozan Sağdıç, 12 Eylül döneminde generallerin Kapadokya ismini Yunanca olduğu için yasaklayacaklarını öğrenince bu deyimi uydurduğunu açıklamıştır. Ayrıca Pers dilinde "iyi atlar ülkesi" anlamına gelen kelime "Huv-aspa" diye geçer.

    Tarihçe
    İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler'in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir.

    Coğrafyacı Strabo, Roma İmparatoru Agustus döneminde yazılan ''Geographika'' (Coğrafya-Anadolu XII. XIII, XIV) adlı kitabında Kapadokya'nın sınırlarından da bahseder. Bu tarife göre Kapadokya, güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Karadeniz' e kadar uzanmaktaydı. Günümüzde ise, Kapadokya olarak adlandırılan bölge, coğrafi oluşumlarının 250 km²lik bir alanda yoğunlaşmış, başta Nevşehir olmak üzere Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgedir. En çok ziyaret edilen bölgeler ise; Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı ve Ihlara' dır.

    Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peri Bacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine evler, kiliseler ve manastırlar oymuş bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.

    MÖ 12. yüzyılda Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüyle bölgede karanlık bir dönem başlar. Bu dönemde Asur ve Frigya etkileri taşıyan geç Hitit Kralları bölgeye egemen olur. Bu Krallıklar MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer.

    MÖ 332 yılında Büyük İskender Persleri yenilgiye uğratır, ama Kapadokya'da büyük bir dirençle karşılaşır. Bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur. MÖ 3. yüzyıl sonlarına doğru Romalıların gücü bölgede hissedilmeye başlar. MÖ 1. yüzyıl ortalarında Kapadokya Kralları, Romalı generallerin gücüyle atanmakta ve tahttan indirilmektedir. MS 17 yılında son Kapadokya kralı ölünce bölge Roma'nın bir eyaleti olur.

    MS 3. yüzyılda Kapadokya'ya Hristiyanlar gelir ve bölge onlar için bir eğitim ve düşünce merkezi olur. 303-308 yılları arasında Hristiyanlara uygulanan baskılar iyice artar. Fakat Kapadokya baskılardan korunmak ve Hristiyan öğretiyi yaymak için ideal bir yerdir. Derin vadiler ve volkanik yumuşak kayalardan oydukları sığınaklar Romalı askerlere karşı güvenli bir alan oluşturur.

    4. yüzyıl, daha sonra "Kapadokya'nın Babaları" olarak adlandırılan insanların, dönemi olur. Fakat bölgenin önemi, III. Leon'un ikonları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaşır. Bu durum karşısında, ikon yanlısı bazı kişiler bölgeye sığınmaya başlar. İkonoklazm hareketi yüz yıldan fazla sürer (726-843). Bu dönemde birkaç Kapadokya kilisesi İkonoklazm etkisinde kaldıysa da ikondan yana olanlar burada rahatlıkla ibadetlerini sürdürdüler. Kapadokya manastırları bu devirde oldukça gelişir.

    Yine bu dönemlerde, Anadolu'nun Ermenistan'dan Kapadokya'ya kadar olan Hristiyan bölgelerine Arap akınları başlar. Bu akınlardan kaçarak bölgeye gelen insanlar bölgedeki kiliselerin tarzlarının değişmesine sebep olur. 11. ve 12. yüzyıllarda Kapadokya Selçuklu Hanedanının eline geçer. Bu ve bunu takip eden Osmanlı zamanlarında bölge sorunsuz bir dönem geçirir. Bölgedeki son Hristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle, arkalarında güzel mimari örnekler bırakarak Kapadokya'yı terk ettiler.

    Jeolojik oluşumu
    60 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu'nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasan Dağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: "Peri Bacası".

    Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakları ise erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekilli oluştu. Daha sonraları insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. Dokuz-on bin yıl öncesine ait yerleşimlerden ilk Hristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde büyük ana bir uygarlık yaratıldı.

    Turizm
    Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ-Zelve Anapınar Köyü belli başlı görülmesi gereken yerlerdir. Kayalara oyulmuş geleneksel Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü gösterirler. Bu evler 19. yüzyılda yamaçlara ya kayalardan ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanıklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür.

    Kaynak: Vikipedi, Özgür Ansiklopedi
    Devamı
    0
    0
    0
    0
    0
    0
    Yorumlar (0)
    İleti onay bekliyor
    Akış ögesi yayınlandı. Bu öge artık akışınızda görüntülenecektir.
Henüz bir etkinlik bulunamadı.